Fetih Suresi ve Filistin
Kalplerin Fethi
Fetih Suresi'nin ilk ayetlerini,
Filistin direnişinin dünya üzerindeki etkisi ve Batı dünyasında artan İslam
algısı bağlamında yeniden yorumlamak, ayetlerin zamanüstü anlamlarını daha iyi
anlamamızı sağlar. Hudeybiye Anlaşmasının bir neticesi olarak görünen surenin
bugün bize anlattıklarını yaşadığımız dönem açısından değerlendirmek yerinde
olacaktır.
1-3. Ayet:
"Apaçık Bir Fetih" ve Kalplerin Fethi
"Doğrusu biz sana apaçık bir fetih sağladık... Böylece Allah,
senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar ve seni
doğru yola iletir. Ve Allah sana şanlı bir zaferle yardım eder."
Filistin direnişi, askeri ve siyasi olarak belki "yenik"
görünebilir; ancak bu ayetlere göre asıl fetih, kalplerin ve
vicdanların fethidir. Batı'da, güçlü medyanın tek taraflı
propagandasına rağmen, Filistin halkının sergilediği sabır, inanç ve metanet,
Batılıların vicdanını uyanmış, Batı'daki insanların İslam'ı, Müslümanları ve
Filistin'in davasını araştırmasına yol açmıştır. Gözle görünen bu uyanış ve
artan Müslüman sayısı, bu ayetlerde bahsedilen "apaçık fetih" olarak
yorumlanabilir. Allah, bu direniş aracılığıyla, Batılıların kalbine bir hakikat
feneri yakarak İslam'a giden yolu açmıştır.
4. Ayet: Kalplere
İndirilen Sekine
"Müminlerin kalplerine sükûn indiren O'dur. Tâ ki imanlarına
iman katsınlar. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, hikmet
sahibidir."
Filistin'de bombardıman altında dahi namaz kılan, Kur'an okuyan ve
yüzlerinde tebessüm olan insanların görüntüleri, tüm dünyayı derinden etkiledi.
Bu görüntülerdeki derin huzur ve sükûnet (sekine), dışarıdaki yıkım
ve kaosla keskin bir tezat oluşturuyor. İslamın koşulsuz teslimiyet oluşu,
insanın başına ne gelirse gelsin, bu dünyanın sınırlı bir imtihanı içerdiği
mesajı yaşayan tüm Filistinlilerin vakarı ile vücut buldu.
Batılılar, kendi konforlu hayatlarında bulamadıkları bu içsel
huzuru, Filistinli Müslümanların duruşlarında, teslimiyetlerinde buldular.
Kucağında ölü çocuğunu tutan bir baba nasıl olurda isyan etmek yerine:
'Şüphesiz
biz Allah' a aidiz ve O'na döneceğiz' diyordu?
Bu durum, onların İslam'a olan ilgisini artırdı. Çünkü Allah'ın
orduları sadece savaşanlar değildir; nerdeyse fiziki bir varlık kadar net
görünen bir halkın kalbindeki sükûnet ve dünyaya yayılan bu manevi mesajdır.
5. Ayet:
İnananların Kurtuluşu ve Bağışlanması
"İnanan erkeklerle inanan kadınları, içinde ebedî
kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokması ve onların
günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir
kurtuluştur."
Filistin halkının yaşadığı her türlü zulüm ve kayıp, İslam
inancına göre bir imtihan ve cihadın parçasıdır. Bu ayet, dünyada
kaybedilenlerin, ahiretteki sonsuz bir ödülle karşılanacağının müjdesidir.
Filistinli bir anne-baba için şehit olan çocuklarının cennette ebedî bir mekâna
kavuşacakları inancı, onlara dayanma gücü verir. Bu, yalnızca Filistinliler
için değil, aynı zamanda bu direnci görüp İslam'a yönelenler için de geçerli
bir müjdedir.
6. Ayet:
İkiyüzlülerin ve Müşriklerin Akıbeti
"Bir de Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere
ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap etmesi
içindir..."
Bu ayette bahsedilen "münafıklar," günümüzde insan
hakları ve adaletten dem vurup, çıkarları gereği Filistin'deki zulme sessiz
kalan veya destek veren siyasetçiler ve medya kuruluşları olarak
yorumlanabilir. "Müşrikler" ise, Allah'a ve O'nun sonsuz adaletine
inanmak yerine, güce, paraya ve siyasi çıkarlara tapan, bunları ilahlaştıran
sistemlerdir.
O' nun
adaletinin bu dünyadan ibaret olduğunu sanmak mantığın ve matematiğin
bakışından bihaber olmaktır. Madem ki karanlığın karşısında aydınlık, iyinin
karşısında kötülük, ateşin karşısında su, acının karşısında tatlı vardır;
kendi başına yarım ola dünyanın karşısında ahiret olmak zorundadır.
Tüm hesaplarıın görüleceği, faturaların tek tek ödeneceği bir gün mantık
açısından da zorunludur.
Kur'an'ın bahsettiği 'azap' dünyada hakkı yenilenlerin hakkının
ödeneceği günün zorunlu bir tezahürüdür.
7. Ayet: Allah'ın
Gücü ve Hikmeti
"Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah güçlüdür,
hikmet sahibidir."
Bu ayet, Filistin davasının asıl gücünün, modern askeri veya
teknolojik güçler olmadığını vurgular. Gerçek güç, kalpleri ve zihinleri
fetheden, adaleti savunan ve zulme karşı direnen ilahi bir kudrettir. Batı'da
insanların İslam'a yönelmesi, milyar dolarlık silahlar ve medya ordularının
dahi bir halkın inancını ve direncini yenemeyeceğinin en somut kanıtıdır. Bu,
Allah'ın her şeyin üstünde olduğunu ve "hikmet sahibi" olarak her
şeyi bir amaca göre yönettiğini gösterir.
Filistin davası bugün oradakiler hariç olmak üzere, İslam'ın mevcut insan bakiyesinden memnun olmadığının ve kendisine yenilerini aradığının açık bir beyanıdır.
Onlar savaşarak, direnerek Allah' a tam bir teslimiyet içinde olduklarını ve nasıl müslüman olunması gerektiğini ispat ediyorlar.
Yorumlar
Yorum Gönder